Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

15 Kasım 2007 Perşembe

Döngü

Yedi yaşımdan bu yana, okuma yazma öğrendiğimden beri, yani tam 13 yıldır; 13 milyar yıllık yaşlı bi küreye yeni bi anlam verebildim. Daha önce dünyayı ve canlıları bişeye benzetmem sorulsaydı; dünyayı matador, kurbanları da insanlar olarak belirtirdim 'saçmasapan bi süblimasyon' der geçerdim. Adlandırmak istiyordum ki tanıklık ediyosam bu argümansız yaşama, bi anlamı olmalıydı; ya da bi anlam katmalıydım; bunu beceremiyorsam, benzetmeler yetecekti...
Astral seyahat yapıp etkilenen arkadaşımın, evrende olan bitenin ve de evrenin kendisinin dahi bir enerji olduğunu ve akış içinde tıkır tıkır işlediğini bana anlatma çabalarından sonra; psikoloğumun yaptığı tanım bana daha mantıklı geldi. Herşey bir döngü halindeymiş. Mutluluklarımız, mutsuzluklarımız, küçük ve büyük sevinçlerimiz... Hayatta önemsememiz gereken o kadar çok şey varken, küçük mutlulukların, büyüklerini kovaladığını ve bazen birbirini tamamladıklarını ve bazılarınınsa 360 derece dönüp en başa dönüştüğüne inandırıldım. (Oysa insanların küçükken oyuncaklarının dünya olduğunu, büyüdüklerindeyse, dünyanın oyuncağı olduğunu boşuna düşünmemişim) Tabi biz de birşeylerin, bu mutlulukların farkında olmuyormuşuz. Dönemeç ve bulamaç yani... Aklıma Polyanna ve oyunu geldi; o da bir çeşit mastürbasyon, kendi kendini tatmin etme eylemi.
Daha geniş perspektifden bakarsak; bu döngü, canlı ekosisteminde de böyle. Tüketicilerin yaşama devam edebilmesi, üreticilerin karbondioksiti özümsemesine bağlı. Doğadaki yaşam piramidi de bu; biri eksilirse, diğeri yok olur. Varolabilme, ayakta kalabilmeye bağlı.
Yaşamın temellerini doğadaki kurguyla açıklamak isteyen filozoflardan Thales, herşeyin sudan, Herakleitos ise herşeyin ateşten yaratılıp, tekrardan su ve ateşe dönüşeceğini saptayarak materyalizmin temelini atmışlar.
Platon'a göreyse, eğer evren döngü halindeyse, evren bir yerden sonra tersine akış gösterecek ve zaman da bu döngüde yerini alacak; böylece ölüler mezarlarından çıkıp gençleşecek ve bebeğe dönüştükten sonra anne rahmine dönecektir. Platon zaten bu dünyaya ait olanın bedenimiz değil, ruhlarımızın olduğu kanısındaymış. Öyleyse bizim yaşam döngümüz; ruhlarımızın yaşlandığında kendini tamamlaması; çünkü o bu dünyaya ait.
Yüzyıllar sonra spiritüalistler, reenkarnasyonu benimseyerek; ruhun sürekli olarak bedenlendiğine inanmışlar. Mevlana da 13. yüzyılda; yani bu terimden önce; 'Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum' demiştir.
Bu döngü denen şey, ister zıtlıklarla olsun, isterse birbirinin devamı ya da birbirini tamamlayacak şekilde olsun, asıl anlatmak istediğim; sevdiğim yazar Aldous Huxley'nin güzel bi sözü, bu döngüyü, belki de kısırdöngüyü gayet yerinde özetler; 'Belki de bu dünya başka bi gezegenin cehennemidir!'
Eğer ki herşey dönüşümlüyse, birbirinin tekrarıysa ya da birbirine bağımlıysa; neden olmasın?

Kim bilir?

Hiç yorum yok: