Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

5 Kasım 2007 Pazartesi

Biz'ler

Hepimiz masum biri olarak adım attık dünyaya. Gözlerimizi açıp, dünyaya ilk bakışımızın yıllar sonra şekilleneceğini bilemiyorduk. Güzel şarkılar söylendi başucumuzda. Büyüdükçe takdir edildik, okul yıllarında ilk kurdaleleri alan bizler olduk, ilk okumayı söken de bizdik.
Büyüdükçe, geleceğe dair planlarımız da büyüdü, umutlarımızla zıt olarak. Büyüyünce doktor olunacak çocuklar; 'bırakın da ben olayım' demeye başladı. Sonra sorumluluk adı altında, koyun sürüleri gibi girdik sınavlara, kabullendik. Koskoca amfiler, sert bakışlı profesörler, hareketli bi kampüs, anılarla ayrılacağımız arkadaşlarımız oldu. Alışmıştık bunlara. 'Kişiliğimiz üniversitede şekilleniyor' dendi, izin verdik. Çocuklarımıza anlatacağımız anılar, dostluklar yetiştirdik durduk. Peki ya sonrası. 'Okul bitsin, gidelim bu ülkeden' lafları dilimize pelesenk oldu, bekledik. Evet hayallerimiz büyüdü derken, terketmenin cazipliğiydi anlatmak istediğim. Sorumluluklarının farkında bi nesildik biz oysa.
Farkettim de, ortaokul-lise yıllarında İpek Ongun'un kitaplarındaki o cicili kız Serra, üniversiteye geçtiğimizde, yerini Kanat Güner'e bıraktı. Enjekteyi topuğuna geçiren Kanat Güner'e karşılık, hayatın en sivri acısını beynimize geçirdik, kusabileceğimiz mecra aradık durduk. Bizleri beyaz gömlek giyip, laboratuvarlarda çalışarak görmek isteyen, 'masa başında çok para var' ı savunanlara inat, fildişi kulelerimize hapsedilmek istemedik. O kadar yorulduk ki nasihatlerden; kötülük yapmak istedik; oysa o kadar masum doğmuşuz ki, kötülük düşüncemiz Marquez De Sade kitaplarını iştahla okumaktan ileri gitmiyordu.
Tabi bunları yaşarken gözardı etmediklerimiz de oldu, değer verdik insanlara, hayatımızın odağı haline getirdik, yılmadık. Sanatı da ihmal etmedik hayatımızda; tiyatro koltukları, bale salonları aşındırdık, biz böyle mutluyduk. Büyüdük ya, bi rock grubumuz olsun; amfileri doldururken, amfileri doldurtalım dedik, odamızda asılı posterlerdeki starlar gibi.
Hayatın çok çok başındayken, bi tavır takındık hayata. Büyüklerimiz gibi sıradan olmamak için, asiliği seçip, uzaklaşmak istedik heryerden, attık kendimizi kalabalıklara. Travestilerle dost, dilenci çocuklarla kardeş olduk; festival gençliğiydik biz, serseri ruhlu, saçlarımız, tırnaklarımız kirli, cepte para yok; ama elinde gitarı soğuk demeden gece lambası altında, elinde birayla şarkılar söyleyen...
Bizi iyi okullarda okutup, bizim için ummadık paralar döken ailemizden, okuldan, amfilerden kaçtık. Peki nedendi bu kadar çok kaçış? Biz hayattan kaçıyorduk, kendimize bişeyler ispatlamak istiyorduk, yazacak bişeylerimiz olsun, çocuklarımıza anlatacak anılarımız olsun, söyleyecek şarkılarımızın olması için kaçıp duruyorduk, 'kendimizi kendimiz bulmak' amacıyla kaçıyorduk. Kaçmaya da devam ediyoruz.
İlk kurdalemizin kaybolması, ezberlediğimiz ilk paragrafın hatırlanmaması, kurduğumuz ilk hayali anımsayamayışımız adına kaçıyoruz.

1 yorum:

Pinar Temocin dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.