Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

31 Ocak 2010 Pazar

Umut

Umut; doğan en son çocuğumdu.
Kızgın bakışlı, üzgün duruşlu.
Yüzü kime gülmüş belli değil.
Beklentinin en biçimsiziyle
Doğaya gömmüş kurtuluşu.

Umut; ölen ilk çocuğumdu
Gözleri bağlı, ağzı kilitli.
Yığınlara küsmüş sebepsiz değil.
Beklentisizliğin en uyanıklılığıyla
Çiğneyerek uzlaştırmış başıboşluğu.

Umut; en tatlı çocuğummuş.
Doğaya gömülmüş, çiğneyerek uzlaştırılmış

Başka Cennet Yok

Ölüm alçak sesliydi.
Geceyse fısıltılı...
Ruhumu emzirmek için
Olanca gücümle yaklaşıyorum keşişe
Hafifletiyorum sayınca günahlarını
bir ilkeye ihtiyaç duyunca.
Ölüm insanlık dışı bir çağrıydı.
Geceyse çivit mavisi bir acı...
Eksiksizce geçince vakit,
dünyaya bağlanmıştır çoktan ölüler.
Kovaladığında içimdeki kurnaz ses
'Uçmak için çok kanat gerek' derdi.
Her hayranlık verici düşümde,
irice bir bozgun ele geçirir düşlerimi...
Tükürmek içindir aslında tapınaklar,
ele geçirince içimdeki boğucu şehri
Sezişler ve şüphelerin ahenginde
ifadesiz bir cehennemin egemenliği.
Dinle ve sus!
Her dem aynı dönüşüm
duyunca cennetin çağrısını,
aralayınca cehennemin kapısını.
Dinliyorum ve susuyorum!
Ve ben biliyorum ki,
Ölüm alçak sesle der,
geceyse fısıldayarak sabretmez.
'Başka cennet yok'