Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

26 Haziran 2011 Pazar

Degirmencinin magarası

Dün gece hersey vazgecmek istedi.
Yagmurun küskünlügü gibi
ve sonra oynayan cocukları,
danseden insanları gördüm
umursamazca.
Kin lekesi, intikam sekli
Tüm kötülükler vazgecmek istedi
sarkılara bırakarak kendini
ve bir aydınlıkta.
Magaralardan kacarak.
Isıgın umutla barısması gibi.
Kurtuldum.
Degirmenci Cave girince rüyama...
Ve yalnızcabir rüya;
pencereler, kapılar acıkken.
O hayallerime girdi,
elim, kolum cözüldükten sonra.
Bu gece hersey benimle.
Hersey benimle.

Kendi kendime

Kendi kendime...
Suskunluk
kırılganlık
aidiyetsizlik...
Sehir ciddiyetsiz suskunluguyla,
aynalar umursamaz kırılganlıgıyla,
yollar bihaber aidiyetsizligiyle.
Kendi kendime...
Aynalar gösterir
sehrin daralan yollarını
bize.

Köprünün diger tarafı

Köprünün diger tarafında
Cıplak ölüyü giydiriyorlar.
Diger tarafındaysa
Tanrı'ya sükranla dügün hazırlıgı.
Hava cilvesini yapıyor;
yagmurun cocuklarına,
denizin sairlerine,
kasabanın ölülerine.
Köprünün diger tarafında
vahsiligin karanlıgı,
gercekligin apacıklıgı.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Soguk Su

Denizi icecegim ben senin gözlerinden.
Kücük midem kaldırana kadar.
Alegori degil bu!
Sen bulana kadar o şişeyi
ve kumlar koruyana kadar.
Bedendeki boşluk,
yok olmaya hazırken sularla,
bir ürperti hissedeceğim.
Soğuk, çiğ, ham, tutkulu...
Tuzlu tadı bulana degin.
Sen biliyorsun beni;
kızgınlıgımı, kırgınlıgımı, kıskançlıgımı.
Şişe parçaları gibi sert.
Ve ben asla bogulmayı düşünmeksizin,
soguk sular beni yutana değin,
denizin yönünü ters cevirecegim.

Çakıl Taşları

Yüzümüze vurunca
Ay ışıgının kararsızlığı
gökyüzüne savrulan çakıl taşları
uykuya dalar tüm karamsarlıgıyla.
Ve bir cuma gecesi,
kendi halimizde telastayken
saf yıldızları yerlestirip,
gül suyuyla yıkadıktan sonra;
bir şişeyle dalgalara ve
bin umutla denize
bıraktıgımda usulca
bekleyebilir misin serzenişsiz?
Senin şişen bira doluyken ve
dudakların köpükle birlesirken
benim yıldızlarım dokunumca tenime,
uyanınca taşlar istemsizce
yok olacaklar bu oyunda
gece sabahı dogurdugunda...

29 Mayıs 2011 Pazar

Bu İşler

Bu işler böyle mi olur?
gecsin, yasansın ve beklenilsin.
Suskunluk ve hiclik...
Bu kadar mı buyurgandır?
Gece kuşlarının serseriligi,
gündüz ciceklerinin sersemligi gibi.
Bu işler böyle mi biter?
Biliyorduk ki biz;
hicbir yol bulunmaz,
bilinmez degil.
Olup biten soruların döngüsü,
cevap arayıslarının çaresizligi gibi.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Lirizm

Sayısız şiir adanmış sana
ve sayısız dinlenilen şarkılar.
Edebi ve edepsiz...
Ölü çiçeklerden taç yapılarak,
masal yolu tutulmuş.
Gece akarken bedenlere.
Sayısız şarap şişesi adanmış karanlığa
ve sayısız tüketilen sigaralar.
Bağırtkan ve suskun...
Lirizm bunda gizli olsa gerek;
tutarsızlığımızda, tutup da bıraktıklarımızda.
Lirik şiirler bizim ellerimizde.
Tutunca bırakılan ellerde ilham.
Bilinmeyen bekleyiş...
Sabahı, geceyi ve yarını.
Senin ağzından,
benimse kalemimden
çıkacak ateşlere değin;
Su olmaksızın,
umut olmaksızın.

1 Mayıs 2011 Pazar

Edward'ın 2. Yüzü

Duydum ki Edward;
Öldürmüssün kendini benim yüzümden.
Gülmüs, aglamıs, zorlamıs, oyalamısım.
Senin görünmeyen ikinci yüzündüm.
Ama iki yüzlü degildim arkadasım.

Gördün mü beni Edward;
Sana hikayeler anlatmısım.
Gamzelerimle, hıckırıklarımla.
Gerceküstü bir trajedinmisim
Geceleri yasatmamısım sana kasabada.

Hissettin mi beni Edward;
diger ruh ikizini.
Kafesim senin yüzündü,
gercektim ya da degil.
Belki de sacmalıktım.
Ben bu muydum zavallı Edward?
Ben bu muydum bir nefes ote arkandaki.
Senin diger yüzündüm,
konusamayan diger yüz.
sen de benim kafesim arkadasım...

29 Nisan 2011 Cuma

Yarın

Ne zaman canım siir yazmak istese,
tuzlu bir seyler hissediyorum kahvemde.
Ya da tam tersi oluyor bazen.
Yagmurun durmasını bekliyorum.
Önümdeki manzarada acının gecmesini.
Unutturabilecek bir seyler adına.
Ama ne icin bekliyorum?
Belki bir zaman makinesi,
ya da hızlı bir gün;
yavas anılardan ibaret.
Bekleyissiz, korkusuz
degisimsiz ve donusumsuz.
Kapıların kapalı oldugu,
her kapı deliginin karartılmıs,
ve her gozenegin yıpranmıs oldugu.
"Yarın" bizi uyandırabilecek mi düslerimizden.
Sarhos bir bebek misali.
Kaybetmeye hazır bir zafer gibi.
Hersey aynı kalırsa.
Biz nasıl uyanacagız düslerimizden.
Gozyasımı hissederken kahvemde,
kapıları acıp bekleyerek mi?
ilhamsızca.
Aynı yarını...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Sanıyor musun?

Seni yok etmek istiyorum;
bir sigara dumanıyla,
bir sarkının ucuk ezgisiyle,
ve bir siirin mısrasıyla.

Seni acıtmak istiyorum;
alkolun en tatsız haliyle,
bir sekilde soru sordugum alkolle.
kırık bir ayna parcasıyla,
bir sekilde konustugum aynayla.

Bilmedigim bir dilin sözcükleriyle,
bilmedigim bir sehrin caddeleriyle.
Bunu yapabilir miyim?
Sanıyor musun bunu yapabilecegimi?
Kendi kendine konusmak, kendinden gecmek adına.
Kendi kendine yürümek, yansımalardan kacmak adına.
Yok edebilir miyim ya da acıtabilmek.
Sanıyor musun bunu yapabilecegimi?

13 Nisan 2011 Çarşamba

Zamana Hükmetmek

Ne zaman hükmedebilirsin zamana?
Gözler acık uyurken mi?
Sorular anlamsızlastıgında,
Anlamsızlık sorulastıgında
Zannedebiliyor musun;
Bebekleri susturabilmeyi,
Yorgun yaslıları güldürebilmeyi,
Kosanları durdurabilmeyi.
Umdugumuz zaman ne zamanı peki;
Susmak?
Yokolusa dogru?

31 Mart 2011 Perşembe

Melpomene

Melpomene'nin sarkısı olmalı bu;
kalp agrısından yazılmıs.
Kesik kesik izleri kelimelerin.
İlhamsız, ihtirassız...
Melpomene'nin kostümü olmalı bu; ,
Gün ısıgıyla kirlenmis.
Cize cize görüntüsüz bir desen.
İlhamsız, ihtisamsız... ,
Melpomene'nin vücudu olmalı bu;
Yitik caglardan olusmus hücreleri.
Perdeleri inmis gözlerden
Nefes almayan deriden
Tacı olmayan saclardan
Az kelimeli yırtılmıs dudaktan...
Trajediyi üstüne gecir Melpomene
ve ilhamla sarkılar söylemeye basla.

Uykudalarken

Hatırlıyorum ilk günü
mavi elbiseyleydim
ve yaklastım yanına.
Beni güldürmüstün nedensizce.
Hic düsünmemistim daha önce
"An" iki insanın arasında diye
Bir sigara süresince.
Bir gülüste, bir mizahta
Cocuk olmakta, cocuklugu yaratmakta...
Hatırlamak istemiyorum son günü,
uykulu halin gözümün önünde
"Hoscakal" demeni bekledim;
Demedin ve diyemedim üstelik.
Tüm cocuklar uykuda simdi
tüm mizacgirligiyle
Hayat gibi...

Son

Her son aynı olmalıydı,
beklentisiz bir baslangıcmıscasına.
Ben hep sorular sorsaydım
ve sen hep basını sallasaydın.
Tüm tarih yeniden yazılsaydı.
Gözbebegimin önünde birikmeden.
Ve oyun oynasaydık.
Sen Mickey olsaydın, ben de Mallory.
Dogustan katil olup,
en masum halleriyle ölenlerden...
Ve keske biraz daha mücadele etseydin;
gözlerimi kapatıp ıssız ormanları,
derin denizleri düşlememem icin.
Aslında biraz da yalnızlastırmama adına...
Tek basına uyumamak icin;
gökyüzüne yükselmemek gerektigini
kabullenseydik önceleri.
Gecmis sularla kaplıysa simdi,
ve agaclarla örtülmüsse üzeri
ne beklenebilir ki...
Bu son bize yakısmamalıydı,
her baslangıcı beklercesine.
İkimiz bilmeliydik belki de,
bize yakısmayan olagan sonları...

30 Mart 2011 Çarşamba

Bitirilmis

Bu bitti!
Bitirildi, bitirdik.
Yok olmak üzere...
Ve son gün;
Balkabaginin icine saklamistim yüzümü.
Sihirli lambanin icine sikistirmistim sesimi.
Bugulandi, kisildi.
Bu bitti!
Tükendi, tükettik.
Var olmamak üzere...
Ve ilk gün;
Menekselerden tac yapmistim saclarima.
Gökkusagina ulastirmistim bedenimi.
Döküldü, kirlendi.
Ne yazik ki bitti.

29 Mart 2011 Salı

Düsünmeksizin "Biz"

Zamanda hüznü aradım bugün
Günesi verdi, yıldızları da.
Bilmedigim birsey dilemek istedim;
düsünmeksizin.
Aydınlıkta ve karanlıkta.
Sabah olunca,
tüm sarılıslarımız özlemlesti.
Peki ya gecede?
"Biz" olmayı denedim bazen yalnızca.
Kendime sarıldım; saklandım da.
Zaman haksızdı belki de,
denizin kollarına iterken.
Sarhos döndüm maviliklerden oysa.
Sarkılarda ögrenmeye calıstım,
sözcükleri haklı cıkararak
ve kendimi inandırarak...
Soyutlayınca zamandan kendimi
"Biz" olmaya baslayınca bedenler,
yorgun denizin köpükleri gözlerimde birikiyor.
Gece olunca ögreniyorum tekrar;
Zaman bizi ayırmaya calıstı.
Ya da biz zamandan ayrılmıstık coktan.
Tüm dileklerden önce.
"Biz" olmadan önce.

9 Mart 2011 Çarşamba

Cohen sahidimizdi

O bakislar sahte olmamaliydi
ve duyduklarim
inanmak istemediklerimle.
Cohen sahidimizdi;
danslarin en guzeline hikayenin sonundaki.
Ve simdi kalan
bikac sarki ve
dusunmek istemediklerim.
Görebilmek icin yüzünü,
sarabin tatsiz haliyle birlikte.
Tekrar´lar icin neler yapilmaz ki;
söylemeye mecburum ama
Tekrar tekrar siir okumaliydin,
tekrar tekrar sarki söylemeliydin.
Gülmeliydik, sarilmaliydik yorulana kadar!
Aglamak icin kendimi zorlamaliydim,
sabah olmamacasina uyumaliydik.
Sen bi rockstar gibi hissetmeliydin
garip adam!
Bense gercekler icin cirpinan bir cocuk gibi.
Yetinmeye calissamda elimdekilerle
Kimseye soyleme cesareti gosteremesemde
Cohen sahidimizdi
danslarin en güzeli ve hikayenin sonu icin...

25 Şubat 2011 Cuma

Mavi Elbise

Yalnız mı uyandın bu sabah?
Yalnızken mi gün doğuşunu düşündün?
Oysa ben mavi elbisemleydim bu sabah;
Hatırlamaya çalışarak geceyi…
Hiç bilmesek de birbirimizi,
İki çocuk yaratsak da kendimizce
Olgunmuşçasına konuşmaya çalışsak da
Emekle sevginin şüphesinden kurtulmaya çalışmayı denesek?
Farklı yollarda ve yönlerimizdeyken
Ellerinin neden soğuk oluşunu soracam,
Dudakların sıcakken…
Anımsayacağım elbet;
Ucuz şarap şişesindeki nefesimizi,
sigara dumanına yerleştirdiğimiz gözlerimizi,
Cohen’in şarkısıyla şanslı hissedişimizi…
Arzular perçinlerken sabredişimizi
Tereddütlerimiz acı verse bile gülümserken
Bekleyeceğim hazır hissedişini.
Ve şimdi;
Çocuklara anlatacaklarımız öyküleşince
Küçük oyunlarla kandıracaz birbirimizi!
Müzik hiç susmayacak,
Kanatsız gecenin dansıyla
Gün batmayacak!
Yalanlar söyleyince kendime,
Bendeki sen’i kandırmaksızın
Sen kapıya gözlerini dikeceksin,
Ben çırpınırken, sen ruhsuzmuşçasına.
Dudaklarım acıyacak “git” derken…
Belki 20, belki 30 yıl sonra
Yalnız uyandığın bir sabah
Ve ben mavi ve çiçekli elbisenin hikayesiyleyken
Geleceksin belki de sorularımın cevaplarıyla.
Evet ben;
Ben beklemiş olacağım mavi elbisenin anısıyla…