Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

15 Ekim 2013 Salı

Cember ve Delik

Bir cemberin icinde goruyorum insanlari,
disari cikmaya can atma telasiyla.
Bir sigara arasi bahanesiyle belki de...
Bense bir delikten tanik oluyorum olan bitene.
Sozcuklerimi secerek ustelik.
emerimiz cok buyuk ve herkese acik,
koca bir yalnizligi sunabilecek kadar.

Ah evet, yurumeye baslamak...
Dusunmzyi ve direnisi getiren her bir adim,
kacma arzusunu da sunuyor.
Bir sigara arasi suresince...
Her ice cekiste,
gitgide bugulaniyor delik,
siliniklesen sozcuklerimle.
Cemberse buyuyor durmaksizin...

Bir cemberin icinde goruyorum kendimi ansizin.
Sozcuksuz, yalniz ve dumanlar icinde...

13 Ekim 2013


Gosteriyle Butunlesen Roller

Rolumuzu iyi oynayamadik,
belki de saraplar coktan tukenmisti.
Gece kendisini yinelediginde
baslayalim yeni bir gosteriye.
Kendimizle olan yolculugumuz bu.
Dipsiz ve
yillanmis sarap tadinda.

13 Ekim 2013

Basbasalik

Kendimle gecen her an,
bu basbasaligim
ozlenecek bir gun.
Ama yeni sokaklari, yeni caddeleri arama telasiyla
bilinmez kentlere dogru yol alacagim,
yanilsamalarimla birlikte.
Baska yollarda yurunulecek,
bilmedigim dillerde diller adina direnecegim.
Gitgide buyuyecek icimde bir sey.
Tutmak icin baska bir el,
dokunmak icin baska bir ten arayacagim.
Daha cok isteyecek,
fakat daha aziyla yetinecegim.
Kaybolacagim sokaklarin dusuyle
isteklerimi doyuracagim.
Ama hep bir sey yarim kalacak,
yanilsamalarimin eksikliklerime donusmesiyle.
Yolda olacagim.
Bu benim isgalim olacak,
bir el ve bir ten arama telasiyla.
Ve bir an gelecek;
basbasaligim bambaskalasacak.
Ozlemlerime yenip dusecegim mahcupca.

13 Ekim 2013


Baskaldiri

Zihnimizdeki lekeler
gokyuzunu isgal eden bulutlar gibi.
Dagiliyorlar, savruluyorlar.
Dudaklarimizdaki lekeler
agaclarin isyan cigligi gibi.
Buyuyorlar, yayiliyorlar.
Bu bir baskaldiri, dus otesinde olan.
Uykusuz ve sancili gecelerin baskaldirisi!

13 Ekim 2013

10 Ekim 2013 Perşembe

Bitis

Bitis kendini gosteriyor.
Buraya kadarmis hersey.
Cizgiler seyreklesiyor,
yollar daraliyor.
Kacislarimiz gorunurde...

Her gece yeniden doguyor ruhlariminz.
Bir sarap kadehinde sallaniyor tum gercekler.
Bense avucluyorum hepsini,
ama tutamiyorum gercegi, zamani
ve cogu zaman da kendimi...

Tum sarkilar, siirler, hikayeler, cilginliklarimiz...
Tek tek yalanlar cehennemine suruklenmekte.
Dua ediyorum inancsizca.
Goge yukseliyor tum kelimeler.
Bizse boslukta sallaniyoruz,
yakarislarimizla...
Dussek kurtulacagiz, kim bilir?
Sarilamiyoruz ruhlarimiza karanlikta.
Sallaniyoruz, sarsiliyoruz.
Dusemiyoruz gerceklige, kurtulusa.

10.10.2013


9 Ekim 2013 Çarşamba

Suskunluk

Iki gözü kör canavar aramizda yine.
Sense suskunlugunu giymis goz yummaktasin.
Her suskunluk bir zaferse kendiligince
Neden ona yol vermeye boyle heveslisin?
Her zafer ozunde bir kayipsa
Neden kaybetmeye bu kadar mahkumsun?

Icimizdeki suskunluga gonul vermek bu,
hafizalarimizdaki lekelerce...
Ya dusler?
Onlar da yenilecek dudaklarimizdaki, duvarlarimizdaki sessizlige,
direnecek sensizlige...
Doymak bilmeyen canavarin golgesinde
En yuksege tirmanacagiz gogun buyuleyiciliginde,
En derinlerde mirildanacagiz en guzel melodiyi.
Ve suskunluk giyinerek tum acizligini,
daha da ic parlayici olacak;
yarali dudaklarimizda, ordugumuz duvarlarda, 
anlamsizligin pencesinde...

09.10.2013

6 Ekim 2013 Pazar

Uzaklasan Duvarlar

Odalar, kapilar ve suskun duvarlar...
Bütünlesme arzusuyla birlikteler.
Oysa ic ice gecmis olan
Yalnizliklarimizdir bizim.
Mekan ve sen arasindaki iliski
Bicimsiz ve sisirilmis.
Duvarlarin gözlerini mi boyamistik?

Her güzel sey uzaklara gidiyor.
Zaten tüm güzellikler yakin olmaktan,
yakinlasmaktan payini almamis miydi?
Günes, Ay uzakta, birbirlerine de uzak...
Ve tüm arzulari öldüren sen,
Günes´in isigi, Ay´in parlakligiyla
Cok uzaklarda, belki de gökyüzünün bilinmezligindesin.

Duvarlar asilir, kapilar aralanir.
Günesse karanilikta, Ay ise safakta yenilgiye ugrar,
uzaklara, gökyüzünün bilinmezligine dogru savrulurlar.
Tüm cekiciligi ve tüm zerafetiyle...

(3 Ekim´de yazmaya basladigim 6 Ekim sabahi bitirdigim siir)

Tarcin Kadin

Tarcin kokulariyla bezeli
bir kadin yarattim düsümde.
Saclari da bu renkte.
Ve sonra savrulup gitti birdenbire.
Geride yalniz kokusu kaldi.

Bu sahiden bir düs müydü?
Bir sarki uzunlugunda, belki de sakli tüm masalliginda.
Günahalarindan aritilip kopmuscasinaydi üstelik.
Dokunulmayan, ele avuca da sigmayan...
Peki o kadin nerede simdi?
Tarcin agacinin göölgesinde beklemede mi?
Belki tarcin ülkesinde, belki de diger düsümde.
Beklenilen, beklentilenen...

(2 Ekim 2013´te aylar sonrasi yazilan ilk siir ve Neil Young´un Cinnamon Girl´ü hatirlatmakta)