Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

21 Şubat 2010 Pazar

Kusur

Gece geçit vermez anlara
Anlarsa gömülür her çağrıda geceye
Evreni dolduran koca bi karanlıkta.
Susmak mı gerek, unutmak mı, sabretmek mi.
Ya da kendi kendini bağışlamak mı?
Zamana yüklemek mi yüzdeki çizgileri,
zaman başkalaştırırken;
bir filmle, bir kitapla, bir şarkıyla, bir resimle.
geçiştirilir yitiklik.
Siyah-beyaz görkemli tuzaklar...
Geçit yoktur iyiliğe, mükemmelliğe.
Hal-hatır sorulur ki ne diye.
Kovulmayınca tesadüfler, korunmayınca esaretler,
ses haykıramaz 'ben böyleyim' leri.
Dil mahkum...
İyiyim, mükemmelim.
Ama kusurlu.
Büstü dikilmiş bir böcek gibi,
heykeli yapılmış bir gölge gibi.
Görkemli kaybedenler olarak;
'Alışmak' deriz yaşamın eş anlamına.
El mahkum...
İyi, mükemmel,
Ve kusurlu.

Miskin

Güzel şarkı!
Üzerine methiyeler sunulacak,
üzerinde durağanlaşacak kadar özel.
Yağmur dinmesin istiyor haylaz kız;
kalem tükenmesin,
kahve soğumasın.
Gece yorulmasın kendinden,
Cohen susmasın.
Ahlaksız şiir!
Altında mana aranacak kadar.
Ödünçte olsa hep beklenilen cinsten.
Ruhu azad etmek için her azap titreyişinde
Bir manayı beklemek ve aramak;
bir sözde, aylak bir dizede.
Belki haylaz kızın parıldayan gözlerinde.
Miskince...

20 Şubat 2010 Cumartesi

Gün Işığı

Yalnızca uyurken yaşanılırmış
Anlam yolculuğuna çıktığında insan.
Sonu nereye gidilir bilinmez.
Gökkuşağı kirletilene dek sürer bu yaşam,
daha çok kirletmek adına.
Saklandıkça daha çok görünürdesin.
Gözleri tetiktedir, gök boşluğundaki dünyanın.
Oysa ne güneştir düşmanın, ne de ışık.
Gün ışığınadır silahın.
Elleri ensededir gün ışığının hırçınlığı.
Ne kırılganlık, ne naiflik.
Her ikisi dişi bir domuz gibi.
Yapışır yakasına insanın hileli.
Soğuktur dışarısı, uçarıdır, kalabalıktır.
Doğma bebek dersin, büyüme ve ölme.
Çünkü ölüm topraktan ibaret değildir,
hayal kırıklıkları da birer ölümdür,
kimine göre her doğan gün de böyle.
Biliyorsun ki sen inatla;
Sadece insanlar acıtır, yaşam değil.
Sadece gerçekler acıtır, doğrular değil.
Seni sadece senin mutlu ettiğini,
Seni sadece senin güldürdüğünü,
Seni sadece senin üzdüğünü,
Seni sadece senin ağlattığını sanırsın.
Sadece bulutlar acıtır, gökyüzü değil.
Sadece gökkuşağı acıtır, gün ışığı değil.

11 Şubat 2010 Perşembe

Dilemma

Git ya da gel.
Git ve görünme.
Her gidişte dönmek,
her gelişte uzaklaşmak için.
Huzursuz merak içinde
takip edilir ikilemlerim.
Hatalar mahvedici, yanlışlar yanıltıcı.
Acizdir ayrımlar ve avuntular.
Sen gitsen de anlarsın ki;
Kaçışlar aynadadır.

Sus ya da konuş.
Sus ve dinle.
Kayıtsızlık çabası canlanıp,
yeltenince mümküniyetiyle
ihlal ve inkar etme sanrısı.
Centilmendir acı
takip edince tüm kibirliliğiyle,
kendi kendini duymaz olur.
Sen sussanda bilirsin ki;
Gürültü gökyüzündedir.

Puslu

Uzun geceler rüya görmeden,
dünyanın bir düş olduğunu düşlerdim.
Yıllardır hiç masal okumadan,
dünyanın bir masal olduğunu sanırdım.
Bir masal kahramanı yaratırdım kendimce.
Bir anti-kahraman!
Yetinememezlik...
Sihirbazlar ve büyücüler.
Sürüp gittiğinde bu döngü,
yaratılmamış olanı yaratmak,
yaratılmış olanı kaçırmak isterdim.
Puslu rüyalardan ve masallardan.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Anlamsız

Hiçbir şeyin anlamı yokmuş gibi.
Ne duyunun, ne usun, ne de mutluluğun.
'İç' tir mühim olan,
Zorunlu birlikteliğiyle kalbin.

Ne aklın sınırları
Ne beden terbiyecileri
Mumları yak ve söndür.
Yak ve söndür!
Göstermek değildir neden,
eskitmemek için yüzümü...
Ne ruhun yüceliği
Ne ahlaki sevgi gerçeği
Şamdanları kır ve onar.
Kır ve onar!
Erimesi değildir neden,
yok etmemek için kalbi...