Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

9 Aralık 2007 Pazar

Sade

Geceyi seviyorum. Bir kahveyle, bir masayla ve Octavio Paz'ın Yalnızlık Dolambacı'yla antant kalınca daha bir keyifli oluyor. Sessizliği bozan tek şeyin, Tanrıların öfkesini yağmur ve fırtına sesiyle sunuşu. Ben sakinim ama, biraz hakkını veremeyeceğim kaygılarım var o kadar.
Herkes uyuyor, tek başınalık hakim. Tabanlarımdan, saçlarıma kadar, 'kendindelik' söz konusu. Bu doğrultunun adını; 'kendi dehlizlerinde kendi kendine yetme' koyuyorum, sadelik; süssüz ve gösterişsiz kendindelik... Yıllardır kadir kıymet bildiğim ansiklopedilerim, kitaplarım bendeki boşluğu ancak bu karanlık, kuralsız ve mahkumlukta dolduruyor, suskun yazılar gibi, bende ki çığlıklarını geceleyin atıyorlar...
Sayarak her karanlığı, binbir geceden masallar yaratılabilinicek, Gılgamış gibi arayışa girdirip delirtebilecek, Homeros' a destanlar yazdırtabilebilecek vakit bu vakit. Yeni bi kıta keşfedebileceğim, Havva'ya yedirtilen elmayı, Newton' ın başına düşürtebileceğim, ölümsüzleşebileceğim saatler bunlar. Hiçbirşey beni tatmin etmeye tekabül etmiyor, gecenin sınırlı soyutluluğunun aidiyetliğinden başka. Öfke dinmiyor, yağmur şiddetleniyor, fırtına hiddetleşiyor.
Düşüncelerle bağdaşlaşınca yalnızlık da örtüşüyor geceyle ve eşyalarla da bir bütün olunca, daha bir katlanılır oluyor o kelime. Bırakıyor kendini beden düşüncelere, özgürlük diyorum buna da.
'Keşke, keşke diyorum, bi dinozor ya da timsah olsaydım. Keşke temiz yüzlü klasik müzik bestecilerinden biri olsaymışım o çağlarda, keşke mitolojide yaşasaymışım ya da' ları içimden geçirip, fantazilerime kılıf giydiriyorum. PAN'ı anıyorum, acaba hangi karanlık ormanda, kimleri korkutuyor? Düşünüyorum, düşünüyorum; yakamozlara tapmak, Güneş'i yumruklamak istiyorum.
Geceyi hep seviyorum, karanlığa gömülmeyle, kendini yeniden ele geçirmeyle ve kendi yalnızlığımın dolambacında inzivaya çekilince daha bir keyifli oluyor.

Hiç yorum yok: