Blog Listem

Bu Blogda Ara

Sayfalar

29 Aralık 2007 Cumartesi

Hiç Açıcı

Ne için düşünür insanoğlu? Azınlıkta kalmak için mi, düşünüp düşünüp bir yere varamayıp da tekrar düşünmek için mi, hiçlenmek ve içlenmek için mi? Neden filozof olunulur ki? Düşünce enerjisi, soru sorma ve bilgi sevgisinden dolayı mı felsefe bu noktada başlar?
Biyografilere olan düşkünlüğüm, iz bırakabilmiş insanlara olan hayranlığım sonucu elde ettiğim ortak kanı şu; antik yunan felsefecileri ve daha sonraki düşünürler ile günümüzde 'aydın' diye adlandırdığımız kişilerin ilgilendiği konuların zıtlığı, ama hepsinin aynı şeyi ararken günümüzdekilerin kaybolduğu. Asırlarca önce yaşamış bilgeleri hep arayışa itecek, düşünmeye sevkedecek kavramlar belli ve hep aynı; erdem, Tanrı, ölümsüzlük, adalet, sonsuzluk ve ahlak... Kurcaladığımızda bizim de günlük yaşamda sorguladığımız, meraklandığımız şeyler birbirimizinkiyle aynı; hangi takımın kupayı göğüsleyeceği, trafik sorunları, maaşlardaki yüzdelik artışın miktarı, bu yılın vergi şampiyonunun kim olduğu...
Arşimet, Heraklitos, Pisagor, Epikür, Demokritos, Timon, Heredot, Çiçero, Aristoteles, düşünceleri uğruna ölümü göze alan Sokrates'in savunmasını yapan Platon, elinde feneriyle erdemli insan arayan Diyojen, felsefenin ilk temellerini atan Thales ve deliliğe övgüler yağdıran Erasmus gibi MÖ' ki düşünceleriyle günümüze kadar süregelmekteler. Çinli Konfüçyüs ise, başka bir uygarlığa ışık tutabilmekte yüzyıllardır.
16. yy.da İngiliz düşünür John Locke, Hollandalı Spinoza, Fransız düşünür Descartes, Voltaire düşünceleriyle çağa ışık tutmuş ve bilim adamları olarak da Isaac Newton ve Blaise Pascal bilimi de felsefeyle beraber önde götürmüş; 18. yy.da Fransız Diderot ve J.J.Rousseau dışında Almanların önderliğinde Schopenhauer, Hegel, Kant ve Nietzsche'yle belirginleşerek günümüze iz bırakabilmekte düşünce ve felsefe tarihi.
Peki yüzyıllar sonra günümüzde aynı çizgide peşinden koşulan ve hala tartışılan ne? Erdemsizlik mi, ölümlü olmamız mı, Tanrı'nın öldüğünü ve O'nu insanların öldürdüğünü söyleyen Nietzsche sonrası ve hatta öncesinde Tanrı arayışı mı? Ben söyleyeyim, düşünmeyişimiz ve düşünenleri önemsemeyişimiz. Gittikçe laçkalaşan bir toplumda, bizim düşüncelerimiz, böyle buyurdu zerdüştü, berdüşt yapmak. Ve hatta o kadar çılgınız ki; Nietzsche yaşasaydı tıraş reklamında oynatıp, Diyojen yaşasaydı, seçim meydanlarında oy verebilecek insan arayışına sokup, Thales'i yağmur duasına, Erasmus'u da deli diye hastaneye yollardık. Evet evet ben de suyun kaldırma kuvvetini bulan Arşimet'le, rakımıza su katar, rakı sofrasında olurduk, ya da Pisagor'la black metal konserinde headbang eşliğinde matematik yapardık.
Bunlar hiçli bir arayışta hiçbirşey gelebilir size, içli bir bakış da.
Sorun saptırmamız aslında. Din; kutsal kitap ezberleyip; cennetin vadedilmesi, teknoloji; savaşlar için araç gereç yapmak, üretmek; sömürmek, kültür denen şey, klasik kitle kültürü, bilgi ise sadece eleştiren kişilerin entellektüel olarak adlandırılması çatısında olmuş. Elbette, ben burda teknolojiyi, popüler kültürü ya da eleştirmeyi kötülemiyorum. 'Herkes iyi olacak, ya da herkesin yaşam felsefesi, ahlakın payidar olmasında yatacak da' demiyorum. İnsanoğlu yüzyıllarca aynı çizgide olsaydı veya herkes eşit olsaydı, işte sorun orda olurdu. Günümüz egemenliğine sitemim. Para, iktidar, parçası olduğumuz popüler kültür ve hatta unutmadan egoizmin bizi istedikleri şekilde şekillendirmesi. Paran varsa; mutlusun, güçlüysen; yarışı kazanırsın, benmerkezcilsen; ayakta kalırsın, popülerliğin ne kadar içindeysen o kadar uyumlusun. Tuttuğumuz parti, dinlediğimiz müzik, hesap cüzdanlarımız bizi yansıtır olmuş ki oysa bunlar kendimize giden yolda araç olması gerekirken. Özgürlük anlayışımız bile, yapmak istediklerinin sadece yüzde onunu gerçekleştirdiği bir ülkede şekilde şekle girmekte; estetik kavramı bile güzellik ve genç kalma yarışı adı altında.
Ve yine günümüzde dünyayı sallamak; düşünce gücünde, varolmak; düşünce kabiliyetinde olmaktan çıkmış. Hiç olan olmuş. İç açıcı olan ne mi?
Shakira ve Beyonce popo popoya verip dünyayı sallamışlar kliplerinde. İzlediniz mi?

Hiç yorum yok: